Medusa’nın BakışıMistisizmin Fizyonomisi
“Bakış”, yalnızca görmekle mi ilgilidir? Yoksa dünyayı kavrayışımızın, ona hükmetme arzumuzun, hakikatle aramıza koyduğumuz mesafenin bir aracı mı? László F. Földényi, Medusa’nın Bakışı ile bu soruların izini sürerken, Batı düşüncesinin üzerine inşa edildiği kökleri ve sınırları sorguluyor; mitolojiden felsefeye, romantik melankoliden modern sanata uzanan bu yolculukta, “bakış”ın anlamını, gücünü ve dehşetini derinleştiriyor.
Medusa’nın lanetli gözleriyle taşa dönüşen bedenler, yalnızca bir mitin yankısı değil; bakışın donuklaştıran, donduran, ele geçiren kudretinin zamansız bir metaforu olarak karşımıza çıkıyor. Bu kitap, yalnızca “bakmanın iktidarı”nı değil, aynı zamanda onun yıkıcılığını/yokediciliğini de tartışıyor. “Bakmak”, anlamanın bir yolu mu, yoksa dünyayı kendi sınırlarımız içinde biçimlendirme çabamızın bir yansıması mı? Görmek, bir varoluş biçimi mi, yoksa kaybolmanın eşiği mi? Földenyi, Walter Benjamin’den Nietzsche’ye, Bataille’dan Dostoyevski’ye uzanan düşünsel bir hat içinde, bakmanın tanrısal ve tekinsiz doğasına eğilirken, yalnızca bakılanı/nesneleri değil, ruhu da dönüştürdüğünü gösteriyor. Görmenin tanrısal ve tekinsiz doğasına eğilirken, hakikatin yalnızca bilincin değil, bedenin de üzerinde kurduğu baskıyı açığa çıkarıyor. Földényi, hakikatin karşısında taş kesilmek ile ondan gözlerini kaçırmak arasında gidip gelen insan ruhunu, düşünsel bir gerilim içinde Medusa’nın Bakışı’nda ustalıkla resmediyor.

“Bakış”, yalnızca görmekle mi ilgilidir? Yoksa dünyayı kavrayışımızın, ona hükmetme arzumuzun, hakikatle aramıza koyduğumuz mesafenin bir aracı mı? László F. Földényi, Medusa’nın Bakışı ile bu soruların izini sürerken, Batı düşüncesinin üzerine inşa edildiği kökleri ve sınırları sorguluyor; mitolojiden felsefeye, romantik melankoliden modern sanata uzanan bu yolculukta, “bakış”ın anlamını, gücünü ve dehşetini derinleştiriyor.
Medusa’nın lanetli gözleriyle taşa dönüşen bedenler, yalnızca bir mitin yankısı değil; bakışın donuklaştıran, donduran, ele geçiren kudretinin zamansız bir metaforu olarak karşımıza çıkıyor. Bu kitap, yalnızca “bakmanın iktidarı”nı değil, aynı zamanda onun yıkıcılığını/yokediciliğini de tartışıyor. “Bakmak”, anlamanın bir yolu mu, yoksa dünyayı kendi sınırlarımız içinde biçimlendirme çabamızın bir yansıması mı? Görmek, bir varoluş biçimi mi, yoksa kaybolmanın eşiği mi? Földenyi, Walter Benjamin’den Nietzsche’ye, Bataille’dan Dostoyevski’ye uzanan düşünsel bir hat içinde, bakmanın tanrısal ve tekinsiz doğasına eğilirken, yalnızca bakılanı/nesneleri değil, ruhu da dönüştürdüğünü gösteriyor. Görmenin tanrısal ve tekinsiz doğasına eğilirken, hakikatin yalnızca bilincin değil, bedenin de üzerinde kurduğu baskıyı açığa çıkarıyor. Földényi, hakikatin karşısında taş kesilmek ile ondan gözlerini kaçırmak arasında gidip gelen insan ruhunu, düşünsel bir gerilim içinde Medusa’nın Bakışı’nda ustalıkla resmediyor.